ister wine ile photoshop kurmayı denersiniz, isterseniz dual boot yapıp photoshop lazım olduğunda windowsu açarsınız.

isterseniz de photoshop yerine gimp kullanırsınız.

linux mint öneririm ben. ubuntuyla çok benzer fakat çok daha sade ve hızlı. ubuntu biraz commercial projeye dönüştü bence. reklam uygulamalarıyla falan geliyor diye beğenmiyorum ben.

Ubuntu'nun son sürümünü indirin. Winrar ile içindeki webi.exe'yi imaj dosyasının olduğu dizine çıkarın. Wubi'yi açarak windows'a program yüklüyormuş gibi ubuntuyu yükleyebilirsiniz. Sistem açılışında win yada ubuntu'yu boot ederek kullanırsınız. Beğenmezseniz de windows içinde ekle/kaldırdan sorunsuzca silersiniz.

sadelikten yana isen, xubuntu. bana kalırsa son sürürüm stable. reklam olayını ben henüz görmedim.

o programların muadilleri var, alışınca sıkıntı olmuyor.

1- Her Android tablette MS Office ile yapabildiğin herşeyi yapmaya yarayan programlar var. En babası da (bence) QuickOffice. Ben kendisi ile birsürü iş yapıyorum, hiç sıkıntı olmadı.
2- Tablette dışarıdan takılan herşey sıkıntı oluyor, özellikle mobil bir insan isen.
3- Bu o işi yapar, ben şahsen Lenovo Yoga Tablet serisini öneririm.

Bu tabletin usb girisi yok, olan giris sarj etmek ve data aktarimi icin. Mikro sd kart girisi var. Mikro sd de oyle usb stick gibi tak cikarlik birsey degil beni gozumde. Ben 8gblik bir sd taktim hicbir sikintisi yok.

Lakin usb stick direk tablete sokabilmek icin aparatlar var daha denemedim ama bence kullanisli olabilir.

Edit. Bu arada isinizi cok guzel gorur. Ben sizi yerinizde olsam bir de 3g baglanti alirim ustune de birkac bulut hesabi oh mis. Hersey elinizin altinda olur.coklu ekran kullanimk bu aleti one cikaran, ayni anda bircok pencrede calisilabiliyor. En basiti youtube da bir video seyrederken ayni zamanda browserda gezinip not tutulabiliyor eszamanli.

bence tablet alıcaksan hiç boşuna android alma. geçenlerde gördüm ipadair, hızlıalda 900liraya geliyordu.

ipad ten şaşma.

Sanirim yapilmiyor.

Goksuparki
Mavigol
Ya da mogan.

Altinpark konusunda emin degilim

mogan iyidir.
goksu cook kalabalik oluyor.
mavigol apacilerle şerokilerle dolu.

mavigöl tam size uygun bi yer

Yapay arıyorsan göksu, harikalar diyarı gibi parklar. Doğal arıyorsan kızılcahamam, ayaş.

beypazarı, vadi tarafı.

ümitköy-çayyolu taraflarına doğru ilerleyince yerleşimden uzak kalan(ama önünden otobüsün fian da geçtiği) bir yer mevcut, tam ismini hatırlayamadım. orada bulunan mekanlarda kendi malzemelerinizi getirip mangal yapabiliyorsunuz. giriş ücretli, 20-25 lira civarındaydı sanırım.

biz çalışıyoruz. 1 mayısta 23 nisanda çalıştık.

özel sektörde normalde resmi tatil olayı zaten yok,
ayrıca bu 19 mayıs yas nedeniyle de kutlanmadığı için de çalışılabilir.

edit: gürültü varsa şikayet edersiniz, sonuç muamma.

Ben gurultu acisindan sormustum aslinda

anasını bile ağlatır.

isterseniz şikayet edin ama çalışan zabıta olmadığı için sadece aramakla kalırsınız asffgfdgdh

evet çalışır. inşaatta zaten resmi tatiller, hafta sonu tatilleri filan başka bir evrene ait kavramlar gibi. gürültü konusunda da saatleri için belki şikayet yapabilirsiniz ama bir şey çıkacağını sanmam.

şikayet ederseniz, "çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz" tabelası asarlar.

vodem var bende.
6 gb kotalı. 30 lira. (vodafone)

telefonun interneri sınırsız ise, kullanmak mümkün. onun dışında en iyisi turkcell, sonra vodafone, sonra avea.

bireysel tarifelerine internet sitelerinden bakabilirsiniz.

for i=1:n;
Ai=[];
end

şeklinde A1,A2 gibi değişkenler tanımlamam lazım. Bunu yapamıyorum.

Her for döngüsü elemanı için yeni bir matris, vektör, vb. oluşturuyorsun ve farklı değişkenlerde kaydediyorsun sanırım. İki yolun var tipik (başka yollar da var ama bunlar en net)
1. Cell array kullanmak
for i=1:n
A{i}= [buraya çeşitli matrisler, vektörler];
end

2. Eval fonksiyonunu kullanmak
for i=1:10
eval( sprintf('A%d = [matris, vektör , bir şeyler]',i));
end

çok teşekkür ederim. boş matrix oluşturmak için [] olarak bırakmam yeterli mi, yapmam gereken başka birşey var mı?

Şurada varmış açıklaması, aynı şeyi söylüyormuş zaten
www.mathworks.com

Boş matris için [] yeterli. Dikkat ama, çünkü [] matris, satır, sütun silmek için de kullanılıyor

for i=1:n

A{i}=(1:i);

end

gibi bir şey yapabilirsin. Ama soruda ne anlatmaya çalıştığın açık değil.

süpersiniz.

bulgur da olsa pirinç de olsa ben sıcak suda en az 10 dakika dinlendiriyorum. sonra ılık suda süzgeç yardımıyla süzüp nişastasını çıkarıyorum, durulayarak. sonrası dediğin gibi.

ben ıslatmıyorum, yapışıyor falan birbirine suda.
sade yapacaksanız baharatını eksik etmeyin, suyunu emince de servis etmeyin, pilav gibi dinlendirin.

refikanın bulgur pilavı tarifini yapınca nefis oluyor.

emin misin oranın personeli dışında almadıklarına. kurum çalışanlarına-öğrencilerine yüzdelik indirim uyguluyorlardır sadece. yoksa herkese acıktır. komsunun cocugunu cok götürdüm ben kurumla alakası olmadığı halde.
atıroyum dısarıya 100 tl ise kendi personeline 60tır.
sks.ankara.edu.tr

Neremizle okuyorsak yanlış okumuşuz. Eyvallah düzeltme için.

daha önce bir arkadaş öğrenci/personel olmadığı halde ankara üniversitesi havuzundaki kursa gitmişti, sıkıntı da olmamıştı.

Bu arada tolgan'ın mesajı üzerine yanlış okumuşum sanmışım ama ayrıntılarda referans istenildiğinden bahsediyor. Ancak, bunun formalite olduğu gelen açıklamalardan belli oluyor. Salı günü görüşüp sonucu tekrar burada yazarım.

makarna ve turevleri + buzluk kullanirsan bazi sebze yemekleri.

ek: 1 hafta demissin gormemisim. buzdolabinda genelde gider ya sebze yemekleri 1 hafta.

sanırım hafta sonu hazırlayıp işten gelince uğraşma olmasın diyorsun. öyleyse yarı pişirme yöntemini öneririm. hem çok uğraşmıyorsun hem de taze yemek yemiş oluyorsun.

hazır yufkadan gözleme; fazlasını dondurup gerektikçe alıp kullanabilirsin.

karnıyarık; padılcanları kızartıp içini hazırlayıp padılcanın karnına doldurursun. sonra buzluğa atarsın. yiyeceğin gün pişirirsin.

kadın budu köfte; pişmiş olduğu için dayanır. kızartıp kapaklı kapta dolapta durabilir. yine yiyeceğin zaman pişirirsin.

bakliyatları da aynı şekilde yapabilirsin. haşla, birer pişirimlik dondur. al al kullan. nohutlu pilav seviyorsan nohuttan pilav için ayrıca dondur, yemeklik miktar pilava fazla gelir.

mercimek çorbasını hazırlayıp dondurabilirsin.

soğan+biber+domatesi pişirip menemen, mantar/et sote vb. kullanabilirsin.

bulgur pilavı.

1-1.5 kilo kiyma aliyordum ben eskiden, kofte yapip donduruyordum.

makarna salatasi kesinlikle! kazanla yap bol sebzeli otlu ossun.

herhangi bir corba.

kofte yapip dondurmak +1

buzdolabında da olsa bir yemek bir hafta dayanmaz 3 gün dayanır en fazla. sonra tadı kaçar.

köfte dondurmak olur. ancak tek köfteyle sağlıklı beslenme olmaz. sebze de olsun.

bir pazar hazırlayıp dondurduğun yemekler sana 10-15 gün yeter, her pazar uğraşmak zorunda kalmazsın. ayda iki pazarını versen iki pazar sana kalır.

taze fasulyeyi de pişirip dondurabilirsin. lezzetini kaybetmiyor.

mücver de kolay olur. atıştırmalık kullanabilirsin. iki kabaktan hazırlasan 3-4 gün gider.

çalışan bir anne olduğum zamanlardan edindiğim tecrübelerle benim verebileceğim tavsiyelerim bunlar.

link olarak da takip ettiğim daha doğrusu arada "bizim oğlan ne pişirmiş bi' bakayım" dediğim runny var.
akıllıca, pratik yöntemleri var sunumu da sevimli geliyor bana.

okonomiyaki tarifini özellikle tavsiye ederim. et yerine jambon, pastırma, tavuk fleto... tercih edebilirsin. hepsini denedim güzel oluyor. sos olarak da damak zevkine uyan bir sos kullanabilirsin. onların sosu tatlı ekşi bir sos bize pek uymuyor. seviyorsan ketçap mayonez kullanabilirsin. sos olmadan da güzel oluyor.
biz türkler lahanayı çok kullanmıyoruz, sarma veya kapuska yapıyoruz. iç kısımlarından da salata yapıyoruz. ben bu tarifi lahana tüketimine katkısı nedeniyle seviyorum. lahana oldukça yararlı bir sebze özellikle kış aylarında bol bol tüketmek lazım.
bu da linki:
www.youtube.com

kolay gelsin, afiyet bal şeker olsun.

maaşa bağlanıyorsun ama. sabah 8-akşam 5 oluyor mesain. daha ne istiyorsun.. =)

İşi gücü olan oradan gelen parayı mı düşünür

15 gün dağıtım izni + 12 ay ın (nöbetçi olmadığın) haftasonları izin + 20 gün yıllık izin + alabiliyosan 10-20 günlük de rapor kafadan en az 2 ay zaten yatış.
ben böyle yaptım baya da kraldı.

uzun dönem er ile asteğmen arasında 2000 küsür liralık bir maaş farkı ,
daha insani koşullar ve emir komuta zincirinin en altında olmamak gibi farklar var..bunların hepside asteğmenlerin universite mezunu olması şerefine onlara verilmiş ayrıcalıklar.
esas soru zorunlu askerlik gibi bir kavramın hiç olmaması gerekmez miydi ?

12 ay değil mi

12 nisan'da kamuflajı giydim şubat sonunda çıkardım. aradaki 15 günü de hesaplarsan 10 ay aşağı yukarı. haftasonu izinleri, nöbetçi subay izinleri, resmi tatiller vs askerlik yapmadım amk. üstüne de 15bin lirayla döndüm. daha nolsun.

her sey gun bazli degil. astegmenlerin tonla gorevi var. zaten bi isi ogrenmen 4-5 ayi bulabiliyor. askerlik, sadece gelin burda durun sonra geri gidin degil. bi isi isleyisi var.

uzun donemle kiyaslamissin da, mantikli bi kiyaslama olmamis bu sebepten.

Askerlikte saçma yoktur, zira mantık yoktur.

eczanelerin kapatılıp, marketlere taşınacağı söylenti ve bazı kararları var( netten o kararları bulursun artık) bu konu hk bilginiz var mı? ne düşünüyorsunuz? (önceden araştır konu hk bilgin olsun)

Aylik kazanclari sabit mi? Mevsimlere gore değişiyor mu, mesela kışın artiyor mu?

-sosyal güvencem yok ilaçlar kaç para diye sorup, fiyatını öğrendikten sonra reçeteyi eczacıda bırakıp giden kaç kişi var?
-sürekli değişen sağlık sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-önceden ilacı ucuza almak için reçeteye yazdırılırdı şimdi neden bazı ilaçlarda tam tersi durum oluyor?
-erkekler hala utanarak mı kondom alıyor?

sor buları hacı

neden bazı ilaçların kullanım sıklığı 1 yılda 300 kat arttı? rantiye tıpla nereye kadar? neden ilaç şirketleri manken bozması mümessilleri doktorlara ilaç yazmaya zorluyor? neden ilaç şirketleri doktorlara altın, cep telefonu, ücretsiz tatil veriyor? babasının hayrına mı?

- muayene ücretlerinin eczacılar tarafından tahsil edilip kuruma ödenmesi hakkında ne düşünüyorlar?

- kamunun ortalama ödeme süresi ne kadar ve vadesi geçince gecikme faizi ödüyor mu?

kendini alistirirsan 0 carb bir diyetle yasamini surdurebilirsin, asla siskinlik hissetmezsin, her daim kus gibi hafif olursun, gobegin 1 milim bile disari cikmaz. ornegin (bkz: keto). guven, ozveri ve tecrube ister.

ya da basit carb'lari hayatindan cikarirsin, yalnizca dogru duzgun carb'lari yersin (wholewheat makarna, whlewheat ekmek, tatlı patates, yulaf v.s), bunlar kan sekerini bir anda yukseltmediginden daha uzun sure tokluk hissedersin.

sekerli ya da basit carb'li seyler yersen asla doymazsin, 1 saat sonra yine acikirsin. bkz: mcdonalds, tatlı etc.

yumurta.

protein ağırlıklı besinler ve tam tahıllar
et, süt, yumurta, tavuk, balık, baklagiller, esmer ekmek, kepek ekmeği, çavdar ekmeği gibi.

araştırmak istediğin şey "glisemik indeks". düşük glisemik indekslilere bakacaksın.

baklagiller, tavuk/kirmizi et/balik bunlar doyurur ve tok tutar.

sebze/salata yemenin artisi da yemesi uzun surdugu icin doyma hissinin gelmesi icin zamanin olmasidir. yani her ogun baklagilinle etinle beraber bir de salata yersen, veya soyle birkac sebzeyi ince ince dilimleyip tavada cevirirsen vs. vs. gayet doyurucu ogunlerin olabilir. ben mesela su anda firinda patlicanimin uzerine tavuk gogsu koydum yedim cok guzel de doydum.

bir de doymak icin yedigin seyden zevk almak onemli bence. o yuzden kuru kuru seyler yeme. ilginc baharatlar koy icine, yeni soslar dene (tabi sekerli soslar olmasin). gecenlerde brokoli corbami miso corbasiyla karistirdim mesela cok ilginc oldu.

yeşil mercimek, bulgur, haşlanmış yumurta, çavdar ekmeği, balık, kırmızı et, tavuk, yoğurt, çiğ badem, ceviz, yulaf ezmesi, muz, laktozsuz süt, sızma zeytinyağı

Aslında her şey doyurucu da, ah o insülin direnci...

merhaba!

"ama diğer besin grupları da pek karın doyurucu olmuyor"
bu yanlış. sadece bağımlılığınızı kırmanız gerekli.
2 hafta dişinizi sıkın. sonrasında çok güzel günler var.
tok, hafif ve zinde olmanın keyfini yaşayacaksınız karbonhidratsız doyduğunuzda.

besin grubu bakımından yukarıda yazılmış zaten gayet güzel öneriler.

özetle: et, yumurta, peynir, badem, ceviz, fındık, sebze, zeytinyağı... öğünlerin temelini bunlar oluştursun... baklagiller, yoğurt, yulaf ve kuru meyveler ile de arada çeşitlendirin.

kolay gelsin, doğru yoldasınız.

Glisemik indeksi düşük, kan şekerine etkisi yavaş olan besinleri tercih etmelisiniz. Protein ağırlıklı beslenebilirsiniz, bu şekilde uzun süre açlık hissetmezsiniz. Tabii bununla birlikte, çavdar ekmeği bulgur gibi ürünler glisemik indeksi düşük olmakla birlikte kalorisi yüksek besinlerdir, fazla tüketirseniz eğer onlar da kilo problemi yapabilir. O nedenle tahıl ürünlerini de mümkün olduğunca az, sadece ihtiyacınız kadar tüketmenizde fayda var. Karbonhidrat ihtiyaçlarınızı sebzelerden karşılayın ve zeytinyağı gibi doymamış yağları kullanmaktan kaçınmayın.

et, yulaf, miktarına göre salata.

Neden? Dietinde asla radikal değişiklikler yapma. Amacın kilo vermekse spor yap. Dietinde yapacağın radikal değişiklikler bağışıklık sistemini doğrudan etkileyecek sonunda orandan burandan çıkan çıbanlara tümörlere çare aramaya başlayacaksın. Böyle hap destekli yok fantastik isimli hiçbir beslenme tarzına yaklaşma. Herkesin dieti kendinedir arkadaş, bana iyi gelen sana iyi gelmez. Iyi hissetmek istiyorsan spor yap, sıkılaş. Ha iki santim göbeğin varsa o da orda dursun ziyanı yok.

2 haftadır elveda dedim bunlara. dukan diyeti sayesinde tabii ki. tek ve muhteşem alternatifi ise yulaf kepeği ürünleri.
www.google.com.tr

bulgur pilavı

genel seçim kozu olarak saklıyorlar onu.

bana kalırsa cb seçimlerinden önce çıkar.

değil.

eski bir pixma kullanıcısı olarak tavsiye etmem.

350 tl'den aşağı alacağınız her yazıcı sadece 3 ayda bir çıktı alan ev kullanıcısı için işe yarar.

onun yerine şunu tavsiye ederim, ben de kullanıyorum kartuşları ucuz, 25 tl civarına bulunabiliyor.

www.vatanbilgisayar.com

www.idas.com.tr

bunu tavsiye ettiler bize.

Kesinlikle visco yatak, ama dansite mi ne bi özelliği var kalitesini belirten, onun yüksek olmasına dikkat et. ben iki yıldır gayet memnunum.

eksisozluk.com

illa visco diyorsanız en sertinden olsun.

Tabi ki lazım Yatak olmazsa olmaz :) Şaka bir yana Çağlayanda Bellona bayiinde visco yatak yastıklarda indirim vardı.. Visco yastık 12.99 tl idi.

İsbir veya viskolove. Diğer viscolar uyduruk.
edit: arkadaşlar yataş yatakçı değil, istikbal, bellona falan da değil. mobilyacı onlar. yatağı yatakçıdan alın rahat etmek istiyorsanız.

en güzeli yataş'tır.

mağazasına uğra, kampanyaları oluyor, internette değil mağazaya özel.

visco yatağı genelde yeni evlenenlere tavsiye etmiyorlar.

rahat uyku vs. başka aktiviteler arasında tercih yapman gerekiyor, visco rahat uyku için iyi.

viscoya gerek yok istikbal ve bellonaya bakin

direk önerim yataş athletic. visko falan takılmazsan tabi.

DEĞİLDİR.
çok ciddi insan gücü gerektirir. bir de kurutması var.
100-150 diyorsun da; yatırım maliyeti(makine) +deterjan+su+elektrik bir de üstüne ciddi bir yorgunluk olacak.
eve bir döküntü daha eklenecek üstelik sadece senede 1 hadi bilemedin 2 defa kullanmak için.
güçlü kuvvetli yorulmak nedir bilmez biri verimli kullanabilir ama bence yine de değmez.
ayrıca taşıması demişsin, gelip almıyorlar mı? benim bildiğim evden alıp teslim ediyorlar.

*ayrıca verim vermediği nedir :) sağlamadığı/sunmadığı vs de bari

halı yıkama makinası almak mantıklı değil bence. hem evde nereye koyacan o da ayrı bir problem oluyo ve yorucu. evden alıp yıkayıp getiren halı yıkamacıları var. hem temiz hem güzel. bizde halı yıkama makinası var, çatıda duruyor, kullanmıyor annem :)

Beko mağazasına gidip halı yıkama makinesi istiyoruz dediğimizde satıcı arkadaş yüzümüze deli mi bunlar diye bakarak, normal makine alın. Kullanışlı değil dedi. Dediğini de yaptık.

ya o makinalar halı için değil de koltuklar için çok iyi oluyormuş kullanan bir arkadaşım söylemişti. pırıl pırıl yapıyormuş koltukları.

halı içinse bence en büyük problem kurutma. yıkadığın halıyı nerede kurutacaksın, balkona falan as zor işler ya da odaya girmeyeceksin bi süre sıkıntılı.

bizde halı yıkama makinesi var. ama hala her sene halılar yıkamacıya gidiyor. makine o kadar güzel yıkayamıyor zira.

elbette, halı yıkamacısından memnun olduğunuz varsayımıyla.

halı yıkama makinesinin gereksiz olduğu konusu oy birliğiyle kararlaştırlmıştır:) teşekkür ederim..

benzinli değil de 2013 dizel a3. şehir içi ortalama 5 lt civarı. şehir dışında 4 litreye kadar iniyor. tabi hep sakin kullanımda.

şehir içi 11-12 lt/km, şehir dışı 8 lt/km civarında seyrediyordu

2012 z4 2.0 motor/istanbul

2011 polo ist. şehir içi 6.5 şehir dışı 5

şehir içi 6 lt/100km
şehir dışı 4,4 lt/100km
2013 c-elyesse 1.2

Benzin tüketimi yola ve şoföre göre değişen bi şey.

şehir içi 24lt/100km
şehir dışı 14lt/100 km

cadillac escalade 2013

2010 ford fiesta benzinli.

sehir ici 7,5

sehir disi bi kere ciktim uzun yola, bilemedim.

benzinli arac alacaksan, sehir disindan cok, sehir ici yakit acisindan seni dusundurmeli. ozellikle izmir icin. araca en fazla yaktiran hareket dur kalktir. bu da sehir icinde oldukca cok. sehir disinda hangi arac olursa olsun 110'a sabitlersen yakit olarak cok sikinti yasamazsin. bak z4 bile sehir disinda 8lt yakiyor.

leon 2010 1.4tsi 18" jant

yuksek devirli, atik kullanim
sehir ici 9.0lt/100km
sehir disi 7.5/100km

sakin kullanim
sehir ici 8.0lt/100km
sehir disi 7.0/100km

2010 Mitsubishi colt triptonik .1300 motor .ankara

şehir içi 5.5 ile 6 litre arası değişiyor. bazen 6.5 lt'ye kadar çıktığı oluyor.

şehir dışı 5 civarı yakıyor.

bütün veriler araçda 2-3 kişi ile verilmiştir.

astra 1.3 dizel 2011
5,5 şehir içi
4 şehir dışı

2010 golf dizel manuel, gayet agresif ve hızlı kullanımda şehiriçinde de şehirdışında da 7-8lt/100km civarı yakıyor..
2011 astra 1.3 dizel manuel (şirket arabası) son 23000 km lik ortalaması 5.9lt/100km (şehir içinde agresif, şehir dışında tam gaz..)

2013 lamborghini aventador

şehir içi 15-16 lt
şehir dışı 13-14 lt

ortalama hızlarda klima vs. aktif kullanımda durum böyle.

istanbulda var.

adanada da var

Kutur kutur olan papaz erigi degil miydi ya? Var hala her ikisinden de, hatta yeni yeni tatlari yerine geliyor.

Papaz büyük olan diye hatırlıyorum. Duyuruyu okurken 2 satırda salyalarım aktı :D Evet var hala. Eve gidince kavuşacağım kendilerine.

ankara'da da var.

cinsini bilmiyorum. kütür kütür olsun da isterseniz adına elma deyin.. :p

Bunun mevsimi henüz tam gelmedi ki geçsin :)) Marmara, Batı Karadeniz için Haziran başı gibi oluyor mevsimi.

kendimden geçmek üzereyim oyşş.. :p

(bkz: transistör ) sinyalin ucunu beyze ver emiterini şaseye bağla kollektörden de kapıya ver. biraz nette biraz araştırsan görürsün.

@mr fusion haklı,

mamafih, daha basitçe op-amp ile yükseltmen de mümkün.

Kuruyemiş. Özellikle kavrulmamış fıstık, badem.

küfürlü konuşmak zorunda mıyız?

bulgur, yulaf ezmesi-unu, corn flakes, kepekli makarna, haşlanmış patates(nişasta yüzünden pek tavsiye edilmez)

küfürsüz olarak bütün gıdalarda gerektiği oranda yememiz gerektiğini söyleyeyim.

karbonhidrat da gereklidir. önemli olan dengeli beslenmek.

low-carb yani düşük karbonhidratlı beslenme öneriyorlar.

yulaf ezmesi yiyebilirsin.

kepekli değil tam buğday unlu olması gerekiyor.

ayrıca corn flakes denilen şeyler de çok zararlı. kötü karbonhidrat onlar, çabuk acıktırır.

Ekmek yememek herhangi bir açıklık yaratmaz, o nedenle eksikliğini kapatmak gibi bir şey söz konusu değil. Vücudun ihtiyacı olan karbonhidratlar vardır; bunlar kompleks karbonhidratlardır. Kompleks karbonhidratları tahıl ürünlerinden de alabilirsin lakin tahıl ürünlerinin kalorisi fazla olduğu için, ki çavdar ekmeğinin de öyledir. Tüketimi fazlalaştıkça kilo problemine neden olur. O nedenle karbonhidrat ihtiyacınızı tahıl ürünleri yerine kalorisi ve glisemik indeksi düşük olduğu için sebzelerden karşılayabilirsiniz. Sorunuza kısaca "Sebzeler" diyebilirdim ama "Neden sebzeler" diye sorabilme ihtimalinize karşı ona da en başta cevap vermek istedim.

karabuğday (greçka) çok iyi bir alternatif olabilir bu durumda.

- esmer pirinç,
- wholewheat makarna
- tatlı patates
- yulaf

ekmek neden yemiyorsun yalniz onu anlamadim. wholewheat ekmekle bu yukarida saydiklarim ayni. yememen gereken sey beyaz ekmek ya da genellersek kan sekerini bir anda yukselten boktan gidalar.

besin değeri açısından en çok eksiklik b vitamininden olacak. b vitamini eksikliği için et, yumurta, kuruyemiş, yeşil yapraklı sebze, lif için de lifli birtakım meyve ve sebzeler.

amaç tahıl tüketmeyi mi yoksa karbonhidrat tüketmeyi mi bırakmak ona göre önerilmesi gereken yiyecekler de değişir tabi. yulaf ekmeği yemeyip yulaf yemek, tam tahıllı ekmek yemeyip makarna yemek pek anlamlı olmaz öyleyse.

eksiklik psikolojik olacak öncelikle bunu söyleyelim. cevaplarda da belirtenler olmuş. zannederim siz de zaten bu anlamda sordunuz "hangi gıda kapatır" derken.
bol proteinli beslenirseniz mücadeleniz kolaylaşır. karnınız tok olacak çünkü. sebzeleri ve kaliteli yağ tüketimini de ihmal etmeyin. ve bol su içmeyi de.

onexey@ birinci cevapta kitlemiş konuyu aslında.
badem, ceviz, fındık, fıstık şahane KH alternatifleridir. yani alternatif demek yanlış belki ama anladınız siz.

kolay gelsin!

çok çok sağolun süper cevaplar aldım. önümü açtınız biraz rahatlattınız beni. bakalım neler olacak bundan sonra :)

bulgur amk.

bulgur, baklagiller falan da ekmek yerine geçer.

ucuz istiyorsan petlas bakablirsin.

lastikte ucuza kacilmaz. yola tutunmani saglayan tek sey 4 tekerin asfalta deydigi 5cm2 lik yuzeyleri. o yuden bridgestone, michelin, pirelli gibi kaliteli markalardan alin. lastikte uretim zamani onemlidir. eski lastik almayin.

petlas öneririm gayet başarılı olabilen serileri var.

elma ye, sakız çiğne, git dolaş hava al, heyecanlı bir film koy.
bir de sigarayı bırakma poliklinikleri var. plan program yapılıyor gerekirse alternatif nikotinli sakız-spreyler kullanılıyor veya sigarayı bırakmaya yardımcı bir ilaç başlanıyor. Ama hemen şu andan bıraktırmıyorlar, zihnen bir hazırlık dönemi oluyor. Aklında bulunsun.

Canın her sigara istediğinde bir bardak su iç.

hayır, bırakmıyorsun.

güzel bir sebep bul bırakmak için, kendini motive et. ne bileyim, kokusunu sevme, yaptığı balgamdan bık, para lazım olsun oradan kıs. bir motivasyon lazım.

E-sigara

yok moruk. sigortalı ilk kez resmi tatilde çalışıyorum.

bugün çalıştığını kayıt altına alacak birşey yapmaya çalış, sonra da sgk'ya şikayet et.

p.s. şikayet için epey zamanın olduğunu unutma, ne zaman işine gelirse o zaman şikayet et.

seve seve ödeyecek diyenlerin saflığı gülümsetti beni :)

bu kadar zoruna gittiyse bi bahane bulup çık aga.

çalışıyor olduğunu kanıtlayacak bir şey edinmeye çalış.

maaş yattığında o gün için ücret ödenmemişse patronuna itiraz et.

ödememekte ısrar ederse tehdit et (şikayet etmekle, ispatın olduğunu söylemee)

hala ısrar ederse şikayet et (sgk)

tkp'yi ara yardıma gelirler.
pislik yap ne bileyim, paranı alamasan bile zor durumda kalsın zarar etsin pezevenk, yaptığın işi sen biliyon sonuçta.

Ozel sektor anasini satiyim.

popüler çünkü.

çalışırsan anlarsın. hasta ruhlu yöneticiler, amirler, sana verilen 10 m2 kapalı alan ve o alanda sabah 10 akşam 10 çalışman. kaprisli müşteriler, milyonlar kazanan markalar ama asgari ücret ödemeler vs..yeterli mi?

Gidip avmdeki bir magazada, cok degil bir gun calismani oneririm. Ya da zamanini ayirip masalardaki tepsileri toplayan temizlik gorevlilerini yarim saat izle. Avmlerin neden sevilmedigini anlayacaksin.

@mayeskuel ve @damdanakan @cesario

ben; insanların sevip, yerel olduğundan fanatikliğini yaptığı sikindirik bir markette çalıştım. görseniz sizde seversiniz. abi küçük esnaf diyip alışveriş yapardınız.. migrosta forkliftle taşıdığını biz elle taşıyorduk. tek fark buydu.

ben saçma sapan bi giyim mağazasında çalıştım. yine 10m2 kapalı alan. sabah 9 da gelir 10a kadar temizlik çay, cam temizlemesi eşya dizme vb.. akşam 10 kapanış ve eşyaları geri toplama kasa sayım teslim.. 10:30-11:00 di çıkışım.
türkiye şartları bu hani.

edit: 1 gün çalış diyenler, Okurken: LCW, D&R, Özsüt,TeknoSA da çalıştım.
küçük esnaftada çalıştım.

avmde değil çarşıda bir mağazada çalışınca al kardeşim sana 3x asgari ücret maaş mı diyorlar, ben mercedese biniyorum al sen de bin mi diyorlar, al 5 saat mesai mi yap diyorlar ne diyorlar onu soruyor soru sahibi zaten.

vasıfsız elemana 950 TL değil 2950 versinler keşke de mühendisi doktoru ne alacak ki adalet olsun o zaman.

avm yapmak için senin de dediğin gibi etrafını duvarlarla çevirip, ona uygun çevre düzenlemesi, otopark vb. şeyler yapman lazım eee dogal olarak bunun için de bir araziye ihtiyacın var demektir. avm de ki mağazaların kar etmesi için ise, yüksek sirkülasyon lazım bunun için de avm ler genellik bölge merkezlerine yapılır. istanbul'da da böyle bir arazi artık kalmadığı için hangi yollarla olduğunu artık hepimizin bildiği şekilde imara kapalı(gezi parkı), tarihi eser niteliği taşıyan(haydarpaşa garı) gibi alanlar veya da b2 arazileri avm yapıcak inşaat grublarına peşkeş çekiliyor. insanlar buna karşı avmye değil.
yoksa gebze de e-5'in kenarına yapılan gebze center'a kimse birşey demedi veya da beylikdüzünde yapılan boş arazilerde ki avmlere de kimse bir protesto yapmadı.
sanırım anlatabilmişimdir açık bi şekilde insanların avmlere değil avm yapmak ve para kazanmak için parkların, tarihi eserlerin yok edilmesine karşı olduğunu.

lokal dönercinin yanına avm, içine de mc donalds koyuyorsun. kendi dükkanı olan adam bi bakıyorsun mc donaldsta kasiyer olmuş.

büyük markalar daha çok büyürken, küçük markalar kapanmak zorunda kalıyor. tekelleşme, gelir adaletsizliği artıyor.

bir de her şeyden öte çirkin olmaları var tabi.

şu iki bina aynı yol üzerinde

i58.tinypic.com
i62.tinypic.com

@bana da bu yakisir

sanki çoğunluk(benim gözüme takılan) senin gibi düşünmüyor
örnek:
www.eksiduyuru.com

@tescilli marka: çarşıda çalışırsan prim stresini avmdeki kadar yoğun yaşamazsın, başında bin tane şef, müdür olmaz, müşteri profili avmdekinden çok da olmasa farklıdır. küçük esnafın cinliklerinin de farkındayız ama avmdeki çalışma şartlarıyla kıyaslandığında daha tercih edilir oluyo.

tadında bırakılmadığı için günah keçisi oldu. hükümetin avm den rant elde etmesi de antipati nedeni. fakat en önemlisi ülkenin gelişimine yönelik adımlar atılmayıp sadece avm yapılması esas neden.

gördünüz mü başbakanın hiç üniversitelerle bilimsel bir toplantı yaptığını. atıyorum kansere çare bulunması için doktorlarla temasa geçtiğini, otomobil üretimiyle ilgili odtü ve itüyle konuştuğunu... görmedik. daha çok tiyatrolar kâr getirmiyor ondan kapatıcaz falan gibi şeyler duyuyoruz.

türkiye şartlarıyla alakası yok. senin olayın bireysel tesadüf gereği olan birşey. yani yavşak bir patron yada yöneticiye denk gelme ihtimali. avm'lerde ise çark bu şekilde dönüyor. piramidin en üstünde para babaları, en altında sömürülen işciler. balını, kaymağını üsttekiler yiyor, ceremesini işciler çekiyor. küçük esnaf'ta işini sahiplenebilirsin veya aradaki uçurum o kadar olmaz.

genel olarak kapitalizmin neden kötü olduğu anlatılmış. avm'lerin normal dükkanlardan farkı üç noktada olabilir. birincisi her yere avm yapmayla şehre, doğaya zarar verme (Topçu Kışlası vs). İkincisiyse avm'lerin dükkanların toplamından fazlası olması. Mesela senin daha çok alışveriş yapman için saat bulundurmamaları, aydınlatmanın sana zamanı unutturacak şekilde yapılması, hazır oradayken normalde yemeyecek olsan bile yemeği de orada yemen, beklerken sinemaya gitmen vs. Şöyle güzel bir yazı var bunun hakkında: www.zaman.com.tr Bir de son olarak küçük esnafı, mahalle kültürünü öldürme goygoyu var.

@damdanakan işe girerken küçük esnaf sigorta yapmaz.. yapanı çok zor. görevin olmayan iş yapar. yalan at satış yap der. tuttuğunu siker. günündeyse yardım eder. değilse yaşlı başlı dinlemeden siker atar.. çok mu kurnazsınız? hadi bu gün yol üzeri tanımadığınız esnaftan alışveriş yapın. avm patronu sigara aldırmaya göndermez. akşam hanımı şuraya bırak demez. iş bellidir. para bellidir. beğenirsen çalışırsın der. çıkacaksan dur demez.

oo uzun hikaye. öyle bir soru sormuşsun ki nereden tutsan elinde kalıyor.
teşhir mekanizmaları, gösteri toplumu, pornografinin toplumsal alandaki tekabül ve tezahürleri, "protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu"...

90ların başında ya da öncesinde doğduysan illa ki bilirsin; o zamanlar yiyecek bir şey aldığımızda (özellikle herkesin alamayacağı şeyler) siyah poşetlere konur (ekmek bile) ki olmayanın canı çekmesin, göz hakkı üzerimize kalmasın.. diye, 90lar değil bbelki de biraz daha eskiye gidildiğinde pastane kafe vb. dışarıda yemek yenen yerler için de geçerli. yani teşhir edilmezdi hiçbişy. işte avmler bu kültürü yok ediyor. bu biir.

bu yok olunca rekabet ya da "serbest piyasa ekonomisi" insanlar arasına inmiş oluyor, kıskançlıklar çekememezilkler, bende yok onda niye varlar, sinsilikler... bu ikii. aslında küçük esnafa dair yapılan kötü söylenen şeylerin temelinde de bunun etkileri var, insanlar dönüştürüldüğü için "esnaf" karakteri de dönüşüyor.

üç. bir terzi var, zaman zaman gider söküğümü falan diktiririm. bazen para da istemez. bazen de giderim ona işim düşmese bile muhabbet ederim. yani onun dükkanına gittiğimde bir şeyler almam ya da tüketmeme şart değil. avmler bunu imkansız kılıyor.

daha var da neyse, bunlar esasları teşkil ediyor.

bence haklısın, avm olmuş olmamış pek farkı yok.

bahsedilen markalarım avm dışındaki mağazalarında durum farklı mı sanki?

@ibomiu: ya işte ülkemiz insanının, esnafının profili belli. hepsi elbette öyle değildir ama ben de "esnaf temizdir, yalnızca ekmeğinin peşindedir, kimseyi ezmez" kafasında değilim. ama avmde çalıştığın zaman (ki biçok yerde çalıştım ben de) yalnızca işverenle muhattap olmuyorsun ki. geliyor şefi bi şey diyo, müdürün oradan tafra yapıyor. hadi bunlara da eyvallah dedik, bir de senle aynı pozisyonda çalışan iş arkadaşlarının kaprislerini çekiyorsun. gözleri fır dönüyor aman ben daha çok satış yapayım, daha çok göze gireyim diye. sırf asgariden yatan bir sigorta için de bu kadar insanın kahrını çekmek insanı çileden çıkarıyor işte.

@mayesküel peki düşmanlığın sebebi patronun fazla para kazanması mı yani? farzedelim küçük esnafa girdin. işleri düzeldi. her gün 1231231 adet satmaya çok para kazanmaya başladı. küçük esnafta kardan hisse mi alıyorsun? içini rahatlatan patronunun o kadar da zengin olmaması mı? yine senin sırtından, yine senin sayende para kazanıyor.

çok para kazandığından mı kazan kaldırma hareketleri? "çok paran var biraz bize de versene" midir olay?

yani ben bir dükkan açıp işçi sömürdüğümde dükkanın lokasyonuna göre ya da mal varlığıma göre mi bana düşman kesileceksiniz?

çalışan için küçük esnafın bi farkının olduğuna ben de inanmıyorum.
AVMlerde çocuk işçi de çalıştırmıyorlar mesela, gidip mahalle kasabına bakkalına bi bakalım...sigorta, angarya meselesi vs. katılıyorum bunlara
ancak hakikaten bokunu çıkarttılar artık. dağ taş AVM oldu. orman kesip yol açmak AVM yapmak medeniyet değil. dünya standartlarına göre de bu kadar avm gereksiz. tüketim teşvik ediliyor oysa kişisel tasarrufta zaten sonlardayız. AVM'ler AKP tipi kalkınma (!) modelinin kaleleri oldu bu da ideolojik tepkiye sebep bence.
sabahtan çoluk çocuk o kapalı klimalı ortama girip tıkınıp vitrin bakıyor saatlerce e o kadar kalınca da gerekli-gereksiz alışverişe teşvik ediliyor insanlar. gelsin migren/obezite gitsin kredi kartı borçları...

sen, esnaf'ın sadece kötü olanına denk gelmişsin, yada sadece onları baz alıyorsun. esnaf olarak kendi lokmasını paylaşan bir çok insan tanıyorum. avm'de de iyi yöneticiler olabilir; ama o hiyerarşinin içinde işcinin sömürülmesine asla mani olamaz. merkezden, pazar çalışacağız, mesai verilmeyecek, gece sayım yapılacak, maaşlar asgari ücret kalacak dendiğinde müdür hiçbirşey yapamaz. öyle güzel yönlerini anlatmışsın; lütfen bir kaç aylığına gidip bir avm'de çalış. bakalım aynı şeyleri düşünecek misin? burada şu an tarif edemediğim onlarca faktör var. anlaman için şu soruyu sorayım, bu güne dek kaç tane yüzü gülen, kaliteli hizmet sunan, aralarında tartışmayan, şikayetçi olmayan avm çalışanı gördün?

bende avm düşmanlığı yok, aksine bir sürü kişiye iş sağlıyor, avm'lerde sinema oluyor böylece daha fazla insan sinemaya gidiyor diye seviniyorum bile de artık sayısı çok fazla oldu. belli noktalarda trafik kilit ve avm'lerin de bunda etkisi büyük.

@dafaiss o bahsettiğin kültürü bence bakın linç edilme pahasına seksist olacağım. anneler, kadınlar yaptı.. kızların psikolojisini bozdular.. o kızlar anne oldu.. üzgünüm ama evet.. abisinin/ablasının kıyafetini giyen çocuk yerine 3 yaşındaki çocuğa pembe, tüylü gocuk alıp prensesim diye insanlara teşhir eden annelerin eseri. çocuk "ay ne güzel olmuşsun, ay ne şirin olmuşsun, prenses mi oldun sen bakayım" kafasıyla, komşu cocuğundan daha güzel giydirilmeye çalışıldı. para yoksa daha güzel örgü ördü annesi..

ve bu anne avm den hiç alışveriş yapmadı. küçük esnaf kullandı.. kızlar büyüdü. "bak benim yakalığım seninkinden daha güzel" dedi biri.. yarış başladı. avm suçlu değil bana göre. avm iş imkanı hatta..

bu anlattığım nesillerden 3 kuşak sonra teknolojiyle babalar bozuldu. araba kültürü başladı. oğluna araba alan baba başlattı yarışı.. teknoloji gelişti. oğullar arasında yarış başladı. önce araba, sonra mp3, telefon, saç, en son saç ve kozmetik başladı erkekler arasında.

avm nin rolu burada sadece malın temin edildiği nokta oldu.

küçük esnaf rekabet şartları oluşmadığından malı fahiş fiyattan satar. çalışanına sigorta yapmaz, mesai ödemez. yıllık izin vermez. küçük esnafta patron velinimetindir. küçük esnaf feodal, avm medenidir.

eyvallah, bak uzun hikaye dediğim kısmın biraz eskisi de oralara da dayanıyor. kökeni de reform ve rönesans dönemi, en azından ideolojik olarak. kadın meselesi, seksist falan da değil söylediklerini biri öyle itham ediyorsa olsa olsa ergen bi feministin saçmalamaları olabilir, şayet bunu dediğin için sana seksist diyen olursa.

yani kadınlar toplumun ve dolayısıyla kültürün, geleneğin tarlası ya da toprağı gibiler, yetiştirdikleri ve doğurudkları, yarattıklarıyla toplumu onlar inşa ediyor.
önce onlar çeşitli şekillerde ve çeşitli söylemlerle dönüştürüldüler, bu dönüşüm çocuklarına yansıdı.
sonrası malum işte.

bahsettiklerin de topluma ve özellikle kadına yeşilçam ile ya da dönem filmleri ile, sonrasında tv ile empoze edildi. o dönem çoğunlukla "ev hanımı" olan kadınlar bunlara maruz kalınca bir sonraki nesili de böyle yetiştirdiler. yani avm meselesi ve onun öncesine psikolojik olarak hazırlanmış şekilde.

@mayeskuel avm içerisinde düzgün çalışan dükkan sayısıda çok fazla. sistemi oturmuş genelde saat, gözlük, biraz kuyumcu gibi az kalem malzeme ile lüks tüketim ile ucuzu değil pahalıyı seçkinlere satan yerler (kaldı ki kapitalizmin zirvesi oluyor) düzgün çalışıyor şu an için. zamanla diğerleri de çalışacak.

boş zaman kavramı yeni ortaya çıkmış bi kavram(sanayiyle) olduğu için henüz bizim kuşaklarımızda tüm dükkanların çalışma saatleri, düzenleri henüz oturmadı. küçük esnaf daha az çalışmıyor aksine küçük esnaf henüz boş zaman kavramının gelişmediği yerler. köydeki dedenizin çalışma saatleri var mıydı? yoksa çalışabildiği her saat çalışılır mıydı? işte hala aynı zihniyet sürüyor küçük esnafta.. kendi işi olduğundan hayatı onun üzerine kurulu oluyor tıpkı köydeki gibi. yanında çalışandan da aynı performans isteniyor.

neyse ikimizde farklı dünyaların insanıyız. sabaha kadar tartışsak ortak payda da buluşamayacağız. bazen kelime ve mantık her zaman haklı olmana yetmez. tecrübe etmek gerek.

@mayeskuel sanırım "lütfen bir kaç aylığına gidip bir avm'de çalış. bakalım aynı şeyleri düşünecek misin? " sözüne imada bulundun

"neyse ikimizde farklı dünyaların insanıyız. sabaha kadar tartışsak ortak payda da buluşamayacağız. bazen kelime ve mantık her zaman haklı olmana yetmez. tecrübe etmek gerek." derken.

yanlış anladıysam özür dilerim:
öyleyse belirtmiştim önceki cevabımda

"Okurken: LCW, D&R, Özsüt,TeknoSA da çalıştım. "

ve

"ben insanların sevip, yerel olduğundan fanatikliğini yaptığı sikindirik bir markette çalıştım. görseniz sizde seversiniz. abi küçük esnaf diyip alışveriş yapardınız.. migrosta forkliftle taşıdığını biz elle taşıyorduk. tek fark buydu. "

"ben saçma sapan bi giyim mağazasında çalıştım. yine 10m2 kapalı alan. sabah 9 da gelir 10a kadar temizlik çay, cam temizlemesi eşya dizme vb.. akşam 10 kapanış ve eşyaları geri toplama kasa sayım teslim.. 10:30-11:00 di çıkışım. "

avm'de dükkanı olanlar büyük sermayedarlar... avmlerde yaptığın alışveriş onların cebine gidiyor...orta ölçekteki marketlerde dükkan sahibine kalıyor... avm'nin dükkanları biraraaya getirmenin dışında bir cazibesi olduğuna inanmıyorum... aynı anda hem yiyorsun, hem içiyorsun hem de alışveriş yapabiliyorsun.

adim basi avmye karsiyim ben. cogu avm ölü avm, beylikdüzünde bolca örnegi görülebilir. avm sahiplerinin hayvanliklari cabasi, beylikdüzünde insaatta ölenleri kimse hatirlamiyor artik. fikir iyi, uygun alan alirsin altyapini kurarsin, torium gibi sallanan zemine kurup depremi beklemezsin. su an istanbulda biri digerinden hicbir farki olmayan avm bulman cok kolay. üstelik bunlari böyle dakika basi koyarak esnafi da öldürüyorsun. bir de bana arsa lokasyon bina ve bütce olarak bir avmden büyük üniversiteleri okullari sayin.

o kurduğun sokağın etrafını çevirdiğin zaman iş bitiyor zaten. sokak dediğine herkesin her zaman ulaşabilme imkanı olmalı.
sokağa güneş doğar, yağmur düşer, ot biter sokakta. avmdeyse mermerler vardır. suni iklimlendirme vardır. ve kafanı kaldırdığında güneşi göremediğin için günün hangi saatinde olduğunu anlamazsın. bu gibi ortamlarda insan psikolojisi bozulur ve bir süre bu duruma maruz kalan insanların davranışlarında problemlere neden olur.
bir diğer anormali ise turlamak için avmye gitmeniz. yani gezmek için avmye gitmeniz. parklar, açık hava, güneş ve oksijen dururken havalandırmanın üflediği tozlu kirli havayı içinize çekmek istemeniz.
avmde ölçü, ölçek kaybolur. insan yorulur.

hemen hemen tüm linux dağıtımları live-cd şeklinde olduğundan bence bi indirin, cd'den açın derim. tahminim ses kartınızı tanıyacağı yönünde. sonuçta topluluk olarak linux oldukça büyük ve ses kartı tanınmayan birisi kendi ses kartını tanıtıp bunu linux çekirdeği içine koydurabiliyor.

ubuntu'yu çok sevmem ama ubuntu'yu deneyin derim. indirin cd imajını, cd'ye yazın ya da usb'ye atın tamamen(bunun için yazılım lazım gerçi). cd üzerinden açın bi kullanın ağır olsa da, öye bir kurcalayın. ses geliyor mu bakın derim. ses gelmiyorsa da dünyanın sonu değil ama çözümü biraz linux'a aşina olmayı getirebilir. ondan önce böyle bir takılın derim.

dediğim imajdan usb oluşturma aparatı:
(git: www.pendrivelinux.com)

Linux yüklerken dikkat et bütün harddiske format atıyor. Benim bütün resimler falan gitti öyle :/

Ubuntu'nun kendi sitesinde bir programcık var. Windowstayken çalıştırıyorsun. İstediğin sürümü seçip (ubuntu, kubuntu xubuntu...) onu istediğin sürücüye kuruyor. Bu şekilde kafam ağrımadan rahatça kuruyorum.

Yukarıda da denildiği gibi en güzeli www.ubuntu.com 'a girip işlemcine göre 32 bit yada 64 bit imajlardan birini indirmen. İmajı daemon tools v.b. bir araçla mount edersen Windows içerisinden kurabilirsin. Bu yöntem en baş ağrıtmayanı, ubuntu bilgisayarına sanal bi dosya oluşturuyor herşeyi onun içinde kendisi ayarlıyor. Bilgisayarı yeniden başlatınca Linux mu Windowsa mı girmek istediğini seçiyorsun. Beğenmezsen ekle/kaldır dan kaldırabilirsin. (bknz. wubi)

Linux'da sürücüler zaten çekirdekle beraber geliyor yani ek bir şey kurmana gerek yok %95 kurulumdan sonra çalışır herşey. Sadece ekran kartları sürücüleri sıkıntı oda şöyle; Ekran kartlarının sürücülerini bi nvidia amd kendisi yazıyor, birde gönüllü programcılar aynı sürücüleri ayrı olarak yazıyor. Aralarındaki farkta şu; Üreticilerin yazdığı sürücülerin kaynak kodu kapalı yani kimse açık bakamıyor içinde ne olduğuna, gönüllülerin yazdığı ise özgür açık kaynaklı. Ama tabi bu insanlar tekeri baştan keşfetmek zorunda kaldığı için özgür sürücüler, üreticilerin sürücüleri kadar performans göstermiyor %60-%70'i kadar performans gösterebiliyor. Peki diyeceksin şimdi neden bu adamlar uğraşıyor bunun için, onun sebebi şu; Linux'a yani çekirdeğe eklenecek her kod GPL lisansı ile yayınlanması gerekiyor yani özgür açık kaynaklı olmalı. Nvidia ve AMD buna aralarındaki rekabet dolayı yanaşmıyor (Cola Coca ve Pepsinin formülleri gibi düşün hiç biri kutunun üzerinde açık olarak yazmak istemez).

Üreticilerin sürücülerinin şöyle sıkıntısı var; Sürücüler bu lisans olayından dolayı çekirdeğe eklenemedikleri için ayrı dış bi katmandan çalıştırlıyorlar. Çekirdek ve çekirdeğe müdahale edebilen yazılımlar üzerinde herzaman aktif gönüllü programcılar her dakika hataları düzeltiyorlar, yeni özellikler ekliyorlar felan filan. Ama üreticiler bu kadar aktif değiller. O yüzden mesela Linux dağıtımını güncellerken eğer çekirdeğe güncelleme gelirse veya grafiksel arayüz olan Xorg'a o zaman fifty fifty herşeyin bozulma ihtimali var. Benim tavsiyem özgür sürücüler ile yoluna devam et. Zaten yavaş yavaş üreticiler gönüllülere kartlarının nasıl çalıştığıyla ilgili destek olmaya başladılar. Nvidia geçen gün yayınlamıştı bu konuda bi belge. Sonra tabi gönüllü programcılar teşekür ettiler ama orda yazılı olan çoğu şeyi zaten kendileri tersine mühendislikle öğrendiklerini de belirttiler :D

Gelelim şu hız olayına. İnanma değil. Eğer Windowstaki gibi düzgün ve herşeyi yapabileceğin bi masaüstü istersen gayette yavaş kalıyor. Yok ben herşeyi komut satırından yapcam bana grafiksel bir şey lazım değil dersen o zaman tamam Linux dağıtımları aslan gibi. Ama GUI konusunda işte biraz daha yol almaları gerekiyor. Bunun da sebebi Çekirdekle masaüstü arasında iletişimi sağlayan Xorg paketi. Bu paket 20 yıllık kod yiğini. Kendi başına bıraksalar özgürlüğünü ilan edecek o kadar büyük bir paket. Şimdi o konuda da gelişmeler var Wayland ve ubuntu tarafında Mir adında iki tane ekran sunucusu geliştiriliyor. Bu kış büyük bir ihtimalle dağıtımlarda bunlar kullanılmaya başlanacak o zaman Linux dağıtımları grafiksel anlamda çok yol alacaklar. Ama şimdilik kullanırken Windowstaki akıcılığı Linux dağıtımlarında bekleme.

Her şeye rağmen kuracaksan öncelikle disk bölümleme hakkında yeteri kadar bilgi sahibi ol ve özellikle çok önemli verilerini yedekle olur da bir yerlerde boşluğuna gelirse verilerin uçmasın.

Ayrıca Linux önyükleyicisini kaldırmayı öğren. Grub tan Windows loader'e nasıl dönülür diye. Hatırladığım kadarıyla Windows CD'sini takıp tamir et diyordun. Ordan komut satırında "fixmbr" komutu yazıyordun XP döneminde. Şimdi nasıl bilmiyorum.

Eğer gerçekten bir şeyler öğrenmek isteren ve ingilizcen varsa Arch Linux wikisini ziyaret et. İnanılmaz derecede bilgi var orda. En basit şeyden çekirdek modüllerine kadar her şeyi okuyabilirsin. Ubuntudan sıkılırsan ve ilgiliysen zaten sonraki dağıtımın Arch Linux olur. Sıfırdan başlayıp ne istersen onu kuruyorsun herşeyi kendine göre ayarlıyorsun.

wiki.archlinux.org

Linux bütün hard diske format atmaz. Seçenekler çıkıyor, isterseniz diski bölümlendirip farklı bir bölüme kurabiliyorsunuz. Zaten kurulum esnasında karşınıza çıkacak en extreme şey bu. Bence hiç kasmayın, şu Ubuntu 14.04 kurulum videosunu izleyin. Bu arkadaş sanal makine falan kasmış ama siz kurulum kısmını izleyin yeter, kafanızda bi fikir oluşur.

www.youtube.com

Linux kurmak işletim sisteminden ziyade program kurmak gibi bir şey :)

windowsu silmeden, yani format filan atmadan kurabilirsin.

ubuntuyu indir yazdır bir cd ye, sonra tak ps ye açılsın. sorar zaten yeni bir kurulum mu deneme mi felan diye.

türkçe seçenek var, tak cd yi yavaşca okuyarak ilerle. korkma.

windowsun yanına ikinci bir sistem olarak kur, pc açılırken hangi işletim ssitemini sorar bundan sonra.

tekrar ediyorum, korkma.

linux mint de deneyebilirsin. Şu an güncel sürüm 16 ama 15'i aşağıdaki linkten indirip Windows'un üzerine tıpkı bir program kurar gibi kolaylıkla yükleyip, tek dokunuşta da silebilirsin. Açılışta soruyor zaten başka herhangi bir ayar yapmana gerek kalmadan "Windows mu Linux mu abi" diye.

www.linuxmint.com

Olayın anlatımı da şurada var:

www.youtube.com

yukarıda anlattıkları biçimde windows'un içerisinde kurar isen, performansı çok çok kötü olabilir kurduğun linux dağıtımının, aklında bulunsun. windows'un yanına kur gitsin işte, yaygın dağıtımlardan birisini yükleyeceksen başta sana seçenek olarak koyacaktır zaten bunu.

Bana kalırsa hiç kasma kendini.

Bilgisayarın kurulum esnasında internete kablo ile bağlı olsun. Ben eski bir bilgisayara kurayım da deneyeyim dedim, driver bulmayı bırak, bluethoot'u açık cep telefonuma kadar buldu.

Biraz yabancı gelebilir bazı şeyler, ama alışınca bırakamayacaksın bence.

Not: 12 bilgisayarda birden linux kulanıyorum.

arkadaş cd mi kaldı artık, 8-16gb usb belleğe livecd linux yazdır, arta kalan alana da dosya falan atarsın.

abi senden çıkan şey neticede yani ölüme kadar gitmez o iş zararı olsa bile..

bi şey olmaz. çoktan vücudunu terk etmişti bile o.

Neden boyle bi sey yaptin?

Olmezsin.

idrar yararlıdır, olmaz bir şey. peki neden içtiğini sorabilir miyim merak ettim?

bear grylls olmemisti

onu bunu boşver de niye içtin hakkaten?

Amac?

Olmek o kadar kolay mi allasen?
Turp gibisindir.

sebebi neydi ki? :/

hislerinin bir kısmı da psikolojiktir, ölmezsin merak etme.

Noktalı virgülü falan kullanabildiğine göre ölmezsin, relax.

pofff...

bear grylls içti ölmedi, dünya için kötü, senin için iyi haber.

bir şey olmaz da sebebi neydi ki.

neden içtiğimi sormuşsunuz; edit'le ekledim.

Israr içerek hayatta kalma diye bir şey duymuştum. Hiç unutmuyorum 3 yaş civarıydı herhalde yatakta çıplak yatıyordum (banyodan çıktım annem üstümü mü giydirecekti ne) bir anda ilene dürtüsü geldi bende serbest bıraktım. Nasıl olduysa direkt ağzıma denk gelmişti, yuttum sanırım. Kaç sene geçti yaşıyorum hala.

Bize, bunu niye yaptığını anlatmaya borçlusun.

keşke sebebini sormasaymışız.

ne pis adammışsın lan sen öyle.

mutfak lavabosuna da işiyon mu?

en.wikipedia.org tedaviymiş zaten, adı bile varmış, rahat ol şu andan itibaren en sağlıklımız bile sen olabilirsin esas itibariyle. %95'i su, %5'i de vitamin, mineral falan filanmış. öyle işe yaramaz atık değilmiş

çok güzel bir kafan varmış güle güle kullan canıms

o belirtiler "aman ölücem" diye fazla evham yapman bir de "sidik seni iğrendirebilir ama o kadar pis bir şey değil" demene kendinin de inanmanan. öyle olduğu için pis bir şey içtiğin ve sana zarar vereceği düşüncesine çok odaklandın, vücudun böyle tepki veriyor.

su iç bolca. bişy olmaz.

Ev arkadasin ben olmadigim icin su an ne kadar mesudum bilemezsin.

Evyeye isemek!?!

Planlayarak, canice ruhla, iskence ederek oldurebilirim seni.
Ev arkadasin ben degilim, cok sanslisin.

Sidik icilecek kadar da temiz bir sey degil. Faydali olsa vucut atmaz lan, oyle dusun!

yuh be hadi kendine saygın yok ev halkına saygın olsun. küvete işemek nedir amk. ben o evde olacaktım varya o küvete işer seni orda boğardım

cevap, hayır kardeşim ölmezsin neden ölesin? sidik vücudumuzdan çıkan su ve proteinli bir sıvıdır :)

iğrenç pislizk bi insna olamnı bir yana koyarsak;

çişini içmekten ölmezsin. ta ki bardak bardak doldurup kafaya dikmedikçe.

çok insan doğal afetler sonucu, özellikle deprem sonrası günlerce enkaz altında kalan insanlar, çişini içerek hayatta kalmıştır.

hiçbir şey olmaz.

lavaboya işerken birisi görüp ağız burun dalmazsa ölmezsin. pisuvardan akan suda ellerini yıkamak normal gelmiyorsa lavaboya işeme. normal geliyorsa da kendi kullandığın lavaboya işe.

abi bok da çok pis diyorum sana. yer miydin mesela ben bunu dedim diye. inanılmazsınız yemin ediyorum. mutlaka kontrol altında tutulman lazım.

yaptıktan ne kadar sonra içtin? kısa sürede içtiysen bir şey olmaz. fakat sonrasında çok hızlı şekilde bakteri ürettiği için riskli.

rehine ya da hapis vakalarında görülür bu olay. susuzluktan ölmemek için içinler.

@nawar
hemen sonrasında içtim.

@hemen hemen herkes
mal mısınız amnk, bana iğrenç falan demişsiniz de zaten sidik pis bir şey değil; benim inisiyal noktam. bi daha mı içeyim?

ayrıca size ne lan amnk? kendi evimdeki lavaboya ister işerim ister sıçarım. bi de ağızburun dalmaktan falan bahseden gerizekalılar olmuş.

hemen sonrasında içtiysen büyük bir sorun yaratacağını sanmam. yani ölmezsin. tabii sen sağlıklı bir insansan ve bol su içiyorsan. bu arada şimdi de bol su iç.

kusman, midenin bulanması, tükürmen, ağzındaki tat normal. çünkü sidiği içmek gibi bir geri dönüşüm sistemi yok. o yüzden vücut tepki veriyor.

tamam bu yaptığın da çok güzel bir şey değil ama, girip denize işeyenler, o deniz suyunu istemsizce yutanlar ve "işemeli" pornonun olduğu yerde... cümleyi bitiremeyeceğim :)

127 saat mahsur kalan dağcı da susuzluktan içti galiba bir şey olmamıştır.

Trollugun de midesi var be arkadas

uzakdogu mutfaginda yenilen seylere sahit olduktan sonra tepkisiz okudum. ilgincli adrenalinli yeme-icme faaliyeti istiyorsan bocuk kavurmasi ye citir citir. sidik dedigin ne zaten, tuzlu su. peh.

hayır kendi idrarı ile beslenmek zorunda kalan insanlar var..
benim lavaboma işemediğin sürece ölmezsin. hocam o lavaboya diş fırçası, yüz yıkama sabunu, traş makinesi kafası ne bileyim bazen bi elma düşüyor su tutup geçiştiriliyor. yapma lütfen. tanımıyoruz etmiyoruz birimizin arkadaşı çıkarsın filan yarın öbürgün evimize alıcaz..

abi ölmezsin de sidiğin temiz birşey olduğu konusunda pek de haklı sayılmazsın. zira idrar, ilk anda sıkıntılı bir sıvı olmasa da, içerisinde çok hızlı bir biçimde bakteri vb. ürer. bu kadar bakteri de çeşitli yerlerde (küvet, lavabo, evye, vb.) zararlı olabilir.

bir de hakkaten, adam kendi evinin lavabosuna ne yaparsa yapar abiler, size ne lan!?

evine kimseyi çağırmıyorsan veya çağırdıklarına ilk etapta bu denli pis bir insan olduğunu belirtiyorsan bi nebze anlaşılabilir. ama çok tehlikeli çok. inş arkadaşım veya bir gün tanışabileceğim biri çıkmazsın.

çocuk yapmazsan sevinirim. kib.

Adam, "ben bir lavaboya gidiyim" lafını baya bir ciddiye almış

@dreamsandcolours bu kadar saattir buradayız. kimsenin aklına gelmedi. elimden gelse ben basacaktım o tike :)

su iç bol bol.

Yahu kankiler, o kadar hıyar değilin. İşerken suyu açıyoruz heralde. Sidik lavaboya değmiyor bile. Suyla gidiyor işte.

nasil degmiyor lan. hadi ilk basinc varken nisan alirsin degmeden gider ee sonra? biterken sende tazzik azalmiyor mu cat diye kesiliyor mu cis?

bir bok yedin bari hatani kabullen ben igrenc bir insanim de bitsin. tuvalete isemeyi bilmeyen klozet kapagini gole ceviren bir ayi yuzunden 4 ay boyunca oturmadan isedim sictim klozete. hapis cezasi olmasa kurtlara atarim o herifi dunya'da bosuna oksijen harciyor. lutfen aileden gormediyseniz kendinizi gelistirin ve temiz anlayisli bir insan olun.

viski veya filtre kahve

romantik bir şeyler okuyorsan sıcak şarap,
ders çalışıyorsan votka redbul
tarih okuyorsan wisky
sıradan bişeyler okuyorsan bira

otostopçunun galaksi rehberi'ni okuyorsan kahve likörü

beyaz şarap ama soda ile karıştırılmış olacak. sonra akar gider kelimeler <3

Baileys :) ama nadiren...
Geneldd bitki çaylarım var çeşit çeşit onlar ve neskafe

Yeşil çay.

Birlikte okumamalari icin mantikli bir sebep olmamasi.

erkekler açısından; çükümüzle okumadığımız için.

şakalı komikli cevaplarınızı kendinize saklayın.

korede kız ve erkekler ayrı okullarda okuyorlar. hatta sadece kızların gittiği üniversiteler varmış. bu bağlamda bazı bakış açılarına göre cinsiyete göre eğitimde öğrencinin algı ve dikkati derse yönelik daha yoğun oluyormuş. diğer bir gruba göre karma eğitimde sosyal yönden kendisini normal hisseden birey eğitim ve öğrenim sürecine daha rahat katılıyormuş. . benim birlikte okuduğum o kadar kız arasında değer vermeye layık kız sayısı ilk okul orta okul lise ve üniversite dahil 2. faydalı mı zararlı mı bilemedim :)

palio bakmanı tavsiye ediyorum.

corolla 1.3

citröen xsara

geçen haftasonu eryaman 1-2'den kızılay yaklaşık 1 saatte gittim. metro seferleri oldukça yavaş ve kalabalıktı. batıkent metro'da aktarma için bekledim filan eryaman durağında da bekledim.

eryaman-kızılay için 1 saat desen, diğer yönde'de 15-20 dk olsa. sen 1 buçuk saat diye düşün.

batıkent kızılay = 22 dk

eryaman-kızılay arası bir sorun olmazsa (geçen hafta sonu bakım-onarım vardı mesela) 40 dakika sürüyor. 20 dakika da diğer taraf sürse oldu sana bir saat.

batıkent kızılay 24 dk

kızılay-beytepe 20 dakika civarında

eski evimizin bahçesinde limon ve mandalina ağaçlarımız vardı gayet yaşıyorlardı.

dikip hiçbir şey yapmasan bile yemekle bitiremeyeceğin kadar çok limon verir.

yeşil biber, yeşil soğan gibi sebzelerle güzel gider.
lor eritmesi yapabilirsin. tavada kızan tereyağının içinde lor peynirini eritince çok güzel olur. daldır ekmeği ye.
ayrıca lor çorbası var, internette eminim ki tarifi vardır.
kahvaltıda ekmek üstüne hafiften erimiş tereyağı ile sürüp yiyebilirsin.
tadı biraz ekşidir ama güzeldir, ama çok ekşiyse bi son kullanma tarihine bakın derim.

1. Omlet.

tahsildaroğlu kahvaltılık loru tek geçerim. tek başıma 2 günde bitiyorum valla çok lezzetli

na bu; www.google.com.tr

elindeki peyniri kaba boşalt sonra üzerine kımızı biber kara biler tuz ekle biraz maydanoz ekle bu hazırladığın karışımı ister yufka içine koy börek yap ister yumurtanın içine koy omlet yap.

tahsildaroğlu kahvaltılık lor +1

ben kahvaltıda ekmek üstüne bu, bunun üstüne de bal veya reçel ile falan çok seviyorum mesela. ekmek üstüne tek de yiyorum ayrıca, güzel oluyo bayağı.


edit: sürerek tüketmek istemiyorsan, babannem çok güzel lorlu turta yapıyor. internette tarifi vardır elbet. süper oluyor valla.

edit2: şimdi baktım genelde tuzlu turta tarifi vermişler. benim dediğim tatlı. tuzlusunu hiç yemedim, bilmiyorum.
www.mutfakpenceresi.com

bol yeşillikli bir salata (roka,ekşikulak,marul vb.) üzerine bu lor, üzerine dövülmüş ceviz, inceden zeytinyağı+nar ekşisi
mis gibi salata oluyor

börek yap

sizin aldığınız bu şekilde koktuğuna göre böreklik lor almışsınız. eğer tek başına yemek isterseniz kahvaltılık lor peyniri alıp; içine dometesi küp şeklinde doğrayınız. acı ya da tatlı yeşil biber de olursa iyi olur. son olarak bol zeytinyağı ile hepsini karıştırsanız dünyanın en güzel kahvaltılığına sahip oluyorsunuz. ege'de buna çingen pilavı derler

Borek yap.
Artarsa derin dondurucu yok, yeniden borek yaparsin.
Sigara boregi de olur, tepsi boregi de.

1. peyniri yumurta ile karışıtrıp ekmeğin üstüne sürüp fırınlama yolu ile.

2. ergüven kelle lor

1. kapalı paketlerdeki lorlar tuzlu oluyor. şekersiz kek hamuru yapıp içine bu tuzlu lordan ve bir avuç dilim zeytin koyup yağlanmış kalıba dökün, kek pişirir gibi pişirin. çay yanında gayet hoş ve değişik oluyor.

2. tahsildaroğlu tatlı lor olarak iyi. bununla tatlı kurabiye bile yapılır hatta. ama ege usulü çingene pilavı yapılacaksa şok'taki mis'in lor peyniri gayet güzel.

e sitesinden indir? deneme sürümü olarak aktifleştir. zaten deneme süresi bitince kendiliğinden biter.

office.microsoft.com

veya torrent'ten bul kur işini hallet sonra kaldır...

Deneme sürümü kredi kartı istiyor ve ben prensip olarak kredi kartı kullanmıyorum :(

open office
libre office

google docs kullansan olmaz mı?

usteki senin kulakliga icin yazilan ozelliklerde mikrofon yok ama en altta cikan pop-up ozellikler kismi cogu kulaklik icin otomatik geliyor. yani firma orada otomatik ozellikler kismini basibos birakip her kulakligin altina mikrofon var secenegini koymus sanirim, firmanin aylakligi veya milyonlarca urun icinde denetim zorlugu diyelim.

"siparisimde eksik urun var" secenegi daha bi senin problem icin gibi geliyor.

Ürünün aparatı / aksesuarı eksik

@mavi istiridye bende önce "aparatı eksik" diye düşündüm de onu seçince iade şansı tanımıyor, eksiği tedarikçiden talep edicez size göndericez filan diyor.

@angster heralde senin dediğin gibi bir durum olmuş. ben de mikrofonlulara bakarken bunu bulmuştum. bilgilerini kontrol etmiyorlar pek demek ki hiç güvenilir değilmiş. "eksik ürün" de kargondan çıkmayınca oluyor gibi, size kargolanır diyor.

ürünü almak istemiyorum diyiip ürün kalitesiz'i seçicem galiba. açıklama yazarım ek olarak.

@divit evet senin dediğin gibi yapacağım.

O halde direkt "begenmedim" secenegini tikla.

Ben bu sekilde urun iade edip parami geri almistim.

ne işaretlediğin fark etmez, altında çıkan kutuya derdini yazıp çağrı merkezine ulaşırsan sorun çıkarmıyorlar.

Telefonu hat üstüne falan aldıysanız değiştirmiyorlar. Onun dışında alınan yerin insafına kalıyor olabilir.

Önce geri iade diye birşey yok. O iade etmek.

Kontratlı telefonlarda teknik servis değişim yapıyor, onun dışında iade mümkün değil.

sayın ilgili/yetkili

sayın ilgili

çok resmi bir durum var ise: sayın muhatap

Sayın yetkili

Ilgilinin dikkatine

Çok da resmi değilse, Merhaba.

e yanlış numara ver hacı. niye zorluyorsun ki? ben defalarca yanlış numara verdim, hiçbiri de geri dönmedi bu yanlış diyerekten.

açıkçası ben de kendime yeni bir bilgisayar toplamayı düşünüyorum, ama ssd'li iyi bir sistem toparlamaya çalışınca 3000'in altına inmek zor. gerçi sizinki işyeri bilgisayarı olacağı için işlemci ve ekran kartından biraz kısabilirsiniz. yine de 2200-2300 civarı tutar gibi (monitör ve diğer çevrebirimler olmadan).
sonuçta harcayabileceğiniz paraya bakar yani:(
şuradan deneyebilirsiniz:
www.sanalmarketim.com

2000-3000 ne yaptiniz siz yahu :) o paraya uzay istasyonu kurulur.

1500tl civarina yeni bir bilgisayar toplarsin ofis icin, uzun sure de goturur.

ssd'nin ise yarayip yaramayacagini bilmek icin bilgisayarin diger ozelliklerini de bilmek lazim. bilgisayari kasan hard disk mi yoksa ram-islemci filan mi ogrenmek lazim.

ofiste muhasebe ve e-mail için kullanılan bilgisayarın yavaşlıktan bıktırması normal değil (çok eski bir sistem değilse). ssd kararı vermek için diskte sıkıştığınıza emin olun.

eski bilgisayarlarda yapılması gereken format atıp gereksiz her türlü programın kurulmasını engellemek.

500 liralık bir laptop bile (i3lü 2011 model n5010'umla video render alıyorum da bezdirmiyor) ofis işlerini çatır çutur görebilecekken bu görevler için 3000 liraya bilgisayar toplamak çok anlamsız.

abiler, cevap veren elleriniz dert görmesin.

bilgisayar özelliklerine dikkatle baktım, bu işleri yapamayacak bir makina değil.

sonra malwarebytes ile temizliğe başladım. ardından ccleaner geldi, açılıştaki uygulamaları, arka planda çalışan gereksizleri temizledim. kullanmadığım driverları tespit edip sildim.

şimdi bilgisayım şahane oldu, bütün işleri süper bir hızla yapıyor. sıkıştığı noktanın harddisk olduğunu tespit ettim; kullanımları görüntüleyen ufak bir uygulama indirdim. fakat artık beni rahatsız etmediği için değiştirmeyi düşünmüyorum.

ağzınız bal yesin.

Bazen normal zeytin peynir çay sarelle, bazen iki dilim ekmeğe sarelle sürüyorum çıkıyorum, çoğu zaman kahvaltı etmiyorum.

sabah kalkıyorum evde, 2-3 cherry domates, bi salatalık 2-3 zeytin ile geçiştiriyorum. bir dilimde unonun kepek ekmeği. totalde hazırlaması ve yemesi 6-7 dakika. :)

Genellikle sabah işyerinde kahvaltı yapıyoruz. haşlanmış yumurta, zeytin, peynir, reçel vb.. bazı günlerde çorba içiyorum.

bu sabahki kahvaltım 1 kepekli ekmek, 3 dilim hellim peyniri ve 3 cherry domates.
çocukluktan gelen alışkanlık aç değilsem genelde yapmıyorum

Kahvaltı sanıldığı gibi günün en önemli öğünü değil. Sade kahve, çay, yeşil çay gibi bir şeyle geçiştirip öğle yemeğine kadar bir şey yemeyebilirsin. İlk başta garip gelse de 1 hafta içinde alışırsın.

yolda yiyorum. pastaneden alınma basic sandviç (domates+beyaz peynir+hıyar), bazen ona bile üşenip bir şey yemiyorum öğle yemeğini bekliyorum.

2 lokma bir şey yiyeceğim diye yarım saat erken kalkmak gelmiyor içimden. o yüzden ofiste 1 paket nesfit'im duruyor, süt olduğu sürece onunla sürdürüyorum yaşamımı. ama mesela bugün süt var sanıyordum yokmuş, öyle olunca uno'nun çikolatalı kruvasanlarından atıştırdım çayla.

yumurta, ekmek ya da meyve yiyorum.
evde yiyemezsem poğaça alıyorum.
yarın simit yiyeceğim sanırım:) canım çekti.

2 yumurta (tavada) , filtre kahve, biraz peynir, 5 zeytin. ekmek yok.

hazırlama ve yeme toplam 15 dakika sürüyor.

aksatırsam günüm iyi geçmiyor.

bu sabah light süt içtim. yanında da yulaflı bisküvi falan, geçiştirdim bakalım.. =)

yapıyorum. evden kahvaltı yapmadan, ancak ve ancak kahvaltı yapmaya dışarı çıkıyorsam kahvaltı yapmadan çıkıyorum.

bazen tost + çay olarak yapıyorum. ama genelde nane hiç eksik olmayacak şekilde; peynir, zeytin, bazen salam, mevsime göre domates, petek bal + çay veya şekersiz meyve suyu. kahvaltı tabağımı akşamdan hazırlıyorum, o yüzden sabah vaktimi almıyor.

kahvaltıyı sevdiğim için normalde güzel uzun kahvaltı yaparım ama erkenden çıkacaksam kendime sandviç hazırlıyorum evde, pastaneden falan bişeyler almamaya çalışıyorum, hatta bazen geceden tost falan hazırlayıp sabah giyinirken tost makinesine koyuyorum ya da geceden yumurta kaynatıp sabah ekmek arası yaptığım da oluyo, bazen muzlu süt ya da bu tip meyve sebze karışımları yapıyorum hemen yani böyle şeyleri hazırda tutup sabah ufak ısıtma işlemlerini yapıp yolda yiyorum ya da içiyorum zaman kaybı olmuyo.

uyandıktan yaklaşık 2 saat sonrasına kadar hiç bir şey yiyesim gelmiyor. bazen gece çok acıkmış oluyorum hani aç yatmış oluyorum, o durumlarda ise yaklaşık 30-45 dk bir şey yiyesim gelmiyor ama hemen acıkıyorum sonra. ancak kahve. nadiren de yanına fındık ya da ufak birkaç lokma tatlı şeyler, çiklata parçası olabilir ya da kek. fakat öğlene doğru guruldamaya başlıyorum o zaman da.

çok çirkin ya.

Evet, DASK yıllık, ama yaptırmak zorunda değilsiniz.

emlakçı tarihi geçen bir dask sözleşmesi verdi, su ve elektrik için gerekecek dedi. o zaman farketmemiştim. bu durumda sorun olmaz herhalde değil mi?

teşekkür ederim hızlı cevap için bu arada.

Evet, yenilemekte fayda var. Kontrolü henüz kısıtlı olsa da zorunlu bir sigorta türü.

Üstelik yenilemeyi zamanında yapınca indirim alıyorsun.

her sigorta gibi, bitince yenilenir.

Ben ilk sehirlerarasi yolculugumu hatirliyorum da biraz yorucuydu.onun disinda rahatti.yolda seni kenara itmeye calisan buyuk araclara,kamyonlara vs.dikkat et.bol bol dinlen.telefonla vs ugrasma.e tabiki bi de arabani kontrol ederek cik yola.

Otobusun iki saat 15 dakikada aldigi yolu yaklasik 3 saatte almistim ilk seyahatimde. Bol bol mola ver, onun disinda sehiricinden daha zor degil. Aracini kontrol etmeyi unutma, kimseyle dalasma.

Ben ilk adamakıllııyolumu şehirler arası yapmıştım. Bi sorun olmadı. Ama ben o yolu bin kere gidip gelmiştim. Bir gün önceden kafamda kurguladım. Bak şöyle böyle yapıcam orada şunvirajda şöyle yapayım diye rahattım yani. Sol şeritte kalma fazla. Lan ben bunyolların kralıyım diyip artistlik de yapma. Sakin sakin güzelce sür arabanın. Böyle böyle cesaretlenirsin işte.

Genelde şehirlerarası şoförler şehir içindekilerden daha saygılı. Yollar da geniş ve düzgün. Dolayısıyla bir sorun yaşamazsınız. Sadece sıkılmamak için bir yol bulmanızı tavsiye ederim. Kafanıza göre şarkı vs. Yorgun hissettiğinizde mola verin dendiği gibi. Ki zaten çok uzun bir yol değil. 20 kere mola vermenize gerek yok. Yanınızda harita olsun. Varsa navigasyon veya akıllı telefon uygulaması işe yarar. İstanbul-Ankara yolunda navigasyona ihtiyaç olmaz ama genel olarak işe yarar.

hiç hesaplamadığın kadar kolay geçer. otobanda kendini kaptırıp hız yapma yeter.

Hız sınırlarına dikkat et, ceza yeme boş yolu görünce.

Müziğini ayarla
Termosa kahveni yap
Tekerlerinin hepsini kontrol et, şişir.
Silecek suyunu doldur.
Yağını kontrol et.
Emniyet kemerini tak.

1) yolda hayvan gibi radar var 130u geçme. ankara gişelerinin hemen dibine radar koydular gişelere girerken yea geç fren yaparım deme adam akıllı yavaşla önceden. ayrıca o rampada sol cepte de her zaman radar vardır yokuş diye gaza gelip basma. bolu tünelinde hiç basma. otobandan çıkınca bir süre çevre yolunda gideceksin orası da radar dolu.
2) sollama yapacağın zaman hariç sol şeride çıkma. saniyeler içinde kıçında bitecek mercedes ve bmwler oluyor nereden geldiğini anlamıyorsun. çok yavaş gitmiyorsan sağda da gitme. kamyonlar insanda gereksiz stres yaratır.
3) uzun yol dikkat ve konsantrasyon işidir yorulduğunu farkedersen anında gir bir yere çay kahve iç yüzünü yıka. kendine gelmeden arabaya binme.
4) kamyonlara saygılı ol
5) farlarını yak, sinyallerini yol boşsa da aksatma (unutma otobanda 250 ile giden hayvanlar her zaman olacaktır)
6) yolda çalışma var mı bilmiyorum ama yol daralıyor karşı şeride geçiyor gibi işaretler görürsen dikkatli ol her an yolun ortasındaki bir kukaya çarpabilirsin.
7) ankara trafiği istanbul'dakinden biraz daha gariptir. dinamiklerini bilmeden her yere kafanı sokma

yanına hoşsohbet birini al,
canın istedikçe mola vermekten çekinme,
ilk şehirlerarası yol deneyiminden önce arabaya bi baktır.

zaten yol rahat, dümdüz gelirsin.

Bir kamyon veya tırın solundan geçeceğin zaman/sollama yapmadan önce, sellektör yap.
Mecbur kalmadıkça sollama yapmamaya çalış.
Yokuş aşağı giderken boşa alma/debriyaja basılı tutma. Bir rampa hangi vitesle çıkılırsa o vitesle inilir.
Güzel bir cd/şarkı listesi hazırla.
Bol şans.

yukarıda ki gibi sürmeyi bilmeyenlerin önerilerini dikkate alma :)

bana sorarsan kanser hastalarını tek geç derim. özelden detay verebilirim.

otistik çocuklarla zaman geçirme diyecektim ki devamını okudum. o zaman ben de kanser hastaları diyorum.

otistik çocuklar ve kanser hastaları bence.
tebrik ederim!

kanser hastalariyla bulusup zaman gecir :)

duyuruda o kadar insan, oyle gereksiz duyurulara yorum yapiyor, ama seninkine duyarsiz kaliyor.
Tebrik ederim duyuru insanlarini..

Vaktin varsa digerlerini de yap ama tabiki.

cok guzel dusunmussun.

kanser hastalariyla bulus zaman gecir, zira otistik cocuklarla calismis biri olarak soyleyebilirim ki otistik cocukla ugrasmak gercek anlamda sabir ve aslina bakarsan egitim de isteyen bir is, eger basinda isinin ehli biri olmayacaksa gercekten cok zor ve tahmin edilemeyen seyler olabiliyor. ayni sekilde kres isi de zor bir is, cocuk iste yav diyip girmemek lazim, o da emek, sabir ve kontrol isteyen bir is. kanserli hasta ise hayatin her kolundan senin benim gibi insanlar, konusacak, sohbet edecek seyleri olan insanlar. orada onlarla konustukca bilgin ve gorgun de artar, hem de onlara verdigin guzel duygulardan dolayi sen de kendini cok iyi hissedersin.

yanlis anlama, sen diger isleri yapamazsin demiyorum ama ortaya asortik fikirler atinca ortalama bir insan napabilir diye dusundum.

tesekkurler arkadaslar.

@beriberi ben de aynisini dusundum iste. cocukla veya zihinsel engellilerle calismak cok bambaska bir sey. ben de altindan kalkabilecegimi dusunmuyordum zaten. gonullulerle yalniz biraktiklarini sanmiyorum ama yine de..

kanseri sececegim sanirim.

kanser hastalarıyla vakit geçirmek çok iyi fikir, ben de ondan yanayım. ayrıca ulaşım sorunu olmasa hayvan barınağı diyecektim, en azından arada bir de olsa gidebilirseniz gidin bence:)hayvanlarında sevgiye ihtiyacı var. ve hayvan barınaklarının birçoğunun durumu içler acısı(en azından aralrında kötü durumda olanlar var diye biliyorum).işin kötü yanı da, bu canların" hey ben çok kötü şartlarda hayata tutunuyorum" diye sesini duyurma şansı yok. barınaklara gidip durumlarını gözlemlemek, kötü muamele vs varsa o güzel canlılar için mücadele vermek bizlerin görevi diye düşünüyorum.

seedbox?

whatbox

servislerin neredeyse hepsinde ücretsiz keşif hizmeti var. siz orta bir yere asmayı düşünüyorsunuz ama oraya takılamayabilir. oraya takılamadıktan sonra da yükske btu'luk bir klima almanın mantığı kalmayabilir. sırf bu yüzden yakınlardaki bir bayiye gidip keşif hizmeti istediğinizi söyleyin. yollasınlar, ondan sonra btu üstüdnen fiyat/performans araştırması yaparsınız.

daha önce asılmış, sonra sökülmüş. sıkıntı olmaz sanıyorum.

keşif olayı süpermiş, tşk.

Evime klima alırken baya bir araştırmıştım markaları.Marka olarak aşağıdakileri öneririm.

-Mitsubishi Electric
-Daikin
-Panasonic

chopin

(bkz: sergey rahmaninov)

sıralı tam liste

en.wikipedia.org

Schumann

schubert'miş. teşekkür ettim :)

google!

ismini hatırlamadığım adamı google'dan nasıl bulabilirim? bir piyanist diye mi aratacağım? sağolsun esbdg'in yolladığı listeyi zaten bulmuştum da 500 tane piyanist arasından aramaktansa buraya yazıp gelecek cevaplar arasından daha kolay bulabileceğimi düşündüm.

tahminle bilnebilecek birisinden bahsettiğine göre en ünlülerinden birini arıyorsundur.

"en ünlü klasik müzik piyanistleri" gibi bir liste aratırsan bulabilrsin.

evet. ama ankara ve izmirlilerin bundan şikayetçi olmalarını beklemek yanlış olur.

Evet kalıyor doğma büyüme İstanbul'dayım ikisini de daha çok seviyorum ama ben

bir de şöyle düşün, istanbul diğer şehirlere göre çok karmaşık ve lüzumsuz kalabalık değil mi?

çok saçma bir kıyaslama, daha detay vermen lazım eğer belli konular üzerinden kıyaslıyorsan.

Boşverin İzmirin umurunda değil :) Bırakın köylü kalalım biz.

Ankara bildiğin köy. Yaşam görece rahat. Gereksiz kalabalık nispeten az.

nüfus açısından kıyaslıyorsan o zaman berlin, paris, roma, madrid gibi en büyük avrupa ülkelerinin başkentleri de köy.
stockholm, oslo, kopenhag gibi kuzey ülkelerinin başkentleri köy kıraathanesi olur bu anlayışa göre.

izmir, ankara şehir.

istanbul gibi aşırı yoğun şehirler artık şehir olarak değil metropol olarak değerlendirilir.

istanbulu kıyaslayacaksan izmir ankara ile değil new york, şangay, beijing, tokyo gibi dengi metropollerle karşılaştır.

dahası istanbul altyapısı yetersiz, çarpık yapılaşmanın önü alınamamış, plansız şekilde büyümüş, doğal kaynakları konutlaşma yüzünden yok olmuş, ulaşımı çözülememiş bir durumda. şehir anlayışınız bu olmamalı.

istanbul komple yalı zaten. yozgatkiler napsın amk.

ankara için köy değil de koca bir açıkhava devlet dairesi demek daha doğru olur.

genelde üretimi siparişlere ve makul hedeflere göre yapıyorlar, öyle tişört gibi üretim fazlası olmuyor pek varsa da çok nadir bir durumdur.

2009'dan sıfır araba kalmıyordur. genellikle o senenin sonuna doğru veya bi sonraki yılın ilk 1-2 ayında indirimler, kredi kolaylıkları vs ile stokları tüketmeye çalışıyorlar.

takip eden yılın mart ayına kadar eski senenin arabaları kalıyor. artan indirimler ile tüketiyorlar, ama bal rengi fiat linea gibi kombinasyonlar baya düşük gidebiliyor.

Merhaba,

öncelikle tercihen worldwide.espacenet.com'a girilir. orada aramayla ilgili tanıtıcı bir video da olacak. ürünün genel ve ayırt edici özelliklerini alternatif anahtar kelimeler belirlenir (ingilizce tabii).

classification search'ten (buluş alanlarının bir ağaç gibi dallanmış halde sınıflandırıldığı bir sistem), ürünün içerdiği buluş ne üzerine ise o sınıfı/sınıfları bulmak işini kolaylaştıracaktır, ama %100 şart değil.

Belirlediysen o sınıfları listeye eklersin, sayfada nasıl yapacağın konusunda yönlendiriliyorsun zaten. sonra "advanced search" sayfasını açıyorsun. buluşun başlık ve özetinde (title and abstract) aranmak üzere, önceden belirlemiş olduğun anahtar sözcükleri kombinasyonlar halinde deniyorsun.

bir de, patentin sahibi olduğunu düşündüğün firmanın adı belliyse onu da başvuru sahibi (applicant) bölümüne girersin, o da süreci kısaltabilir (patent başkasına ait değilse).

Başka arama motorları da var, ama bedava olanlar arasında benim tercihim bu olurdu.

Bol şans.

profesyonel araştırma yapacaksan el yazisi+1000. bu kadar güzel anlatılır hatta.

fakat, öylesine bakayım diyorsan, google patents de genelde iş görüyor.

o açık provizyondaki kendisini imha edecek kısa zaman sonra. takipte kalın tabii.


bankacı değilim.

Aynısı bana da oldu, bankayı arayıp tutarın çekildiğini söyleyince provizyonları yok ettiler.

Açıklama da şu, booking.com toplam tutara bazen kendi adına, bazen otel adına provizyon koyuyor ki, gitmezsen hüpletebilsin. Otel de ödeme aldığını bildirmez/geç bildirirse, provizyon kalıyor açıkta.

Note 2 ye cikmadi ki 4.4 :(

My Data Manager yükledim.3G ve Wi-fi için ayrı ayrı gösteriyor.Hangi uygulama saatlik, günlük ve haftalık ne kadar kullanmış ayrıntılı istatistik tutuyor.Yine gün, hafta ve ay olarak istatistikleri gösteriyor ve grafik olarak da görebiliyorsun.

Sonuç tavsiye ederim.Oldukça kullanışlı,yararlı ve tabiki ücretsiz.

@minik donut canavari ve @want2die,

üstüme vazife değil ama, tarih tarih saat saat şeklinde göstermiyor diye biliyorum. Sadece toplamları veriyor sanki.